“Kültür Bakanlığı*' yeniden kurulurken

Necmeddin Sefercioğlu

Öz

“Hükümetin çıkardığı bir “kanun hükmünde kararname’* ile bazı bakan­lıkların yapısında değişiklikler yapıldı. Mevcut bakanlıkların biri ikiye ayrı­lırken, iki bakanlığın bazı birimleri bunlardan alınarak ‘genel müdürlük’ler halinde Başbakanlığa bağlandı. Karar 18 Mart 1989’da yürürlüğe girecek.

İkiye ayrılan bakanlık, Kültür ve Turizm Bakanlığadır. Hatırlanacağı gibi, bu bakanlığı oluşturan kesimler 1980’li yılların başında da iki ayrı bakanlık idiler. Bunlar 1982 yılı başından itibaren, Millî Güvenlik Konse- yi’nce birleştirildi. 1984 yılında çıkarılan ‘devlet teşkilâtının yeniden düzen­lenmesi’ hakkmdaki kanun hükmünde kararname de bu durumun sürdürül­mesini öngörüyordu. Geçen yıllar bu birleştirmenin yapaylığını ve yanlışlığını yetkililere sonunda göstermiş olmalı ki, bu son işlem gerçekleştirildi.

“Kültür ve Turizm Bakanlığı” macerasının o dönemin turizm kesimine neler kazandırıp neler kaybettirdiğini bilmiyoruz; ama, kültür kesiminin o dönemde çok şeyler yitirdiği kesindir. Bunun sebebi, sayın Başbakan’ın bu Bakanlığın ikiye ayrılması ile ilgili olarak söyledikleri ile, kolayca anlaşılabilir: Turizm sektörüne yönelik ilgi kültür kesimini gölgelemiştir.

Turizmin ekonomik yanının ağır basması, yurda döviz getirmesi, üstelik cazibesi, yetkililerin ilgi ve desteğini ona yöneltmiştir. Faaliyet ve hizmetleri ekonomiye yarar sağlamaktan çok ona yük gibi görünen kültür kesiminin, her şeyin ekonomik değerine göre ölçüldüğü bir ortamda» ikinci plâna itilmesi olağandı. Millî kültürün muhafazası, Türk kültür değerinin dünyaya tanıtıl­ması, Türk insanının bilgili ve kültürlü olarak yetişmesine yardımcı olunması gibi faaliyetler gösteren kültür kesimi yedi yıllık bir gölgede kalma dönemi yaşamak zorunda kalmıştır.

Oysa kültüre yapılan yatırım insana yapılan yatırımdı. Bu yatırım, meyvesini hemen vermese de, ülkenin geleceğine yönelik bir yatırımdı. îyi yetişemeyen, bilgi ve kültür birikimi bulunmayan kişilerin toplum kalkınma­sına, böyle kişilerin oluşturduğu toplumlann da ekonomik ve teknik gelişmeye

katkıda bulunması mümkün olamazdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı dönemin* de bu gerçeğin yeterince göz önünde bulunduğu söylenemez.

Kültür Bakanlığının yeniden bağımsızlığa kavuşması, kuşkusuz, kütüpha­nelerimiz açısından da yararlı olabilecektir. Bakanlığın en büyük ve yaygın kuruluşu olan halk kütüphanelerimizin bu yeni dönemde ‘mikrofiş kütüpha­nesi* fantezisinden kurtarılarak hızlı bir gelişme temposuna girmesi beklene­bilir. Millî Kütüphanemizin asıl görevlerini yapmasını engelleyen ve onu başka türdeki kütüphanelerin işlevini üstlenmeğe zorlayan baskıların da sona erece­ğini umabiliriz.

Kısacası, kütüphanecilik felsefesiyle bağdaşmayan, kütüphaneleri ve kütüphanecileri geri plâna iten uygulamaların son bulması yolunu aydınla­tacak bir umut ışığı doğar gibidir!


Tam Metin: PDF
x
##plugins.generic.fileValidation.errorTitle##